Rengi görebilmek için ışığa sahip olmanız gerekir. Işık bir nesneye vurduğunda bazı renkler nesneden yansır, bazıları ise nesne tarafından emilir. Gözlerimiz yalnızca yansıyan veya geri dönen renkleri görür. Renk ile ışık arasındaki bağlantıyı keşfeden ilk kişi bilim insanı Sir Isaac Newton’dur.
Güneş ışığı gibi saf beyaz ışık, görünür renklerden oluşur. Sir Isaac Newton bunu 1666 yılında bir ışık demetini prizmadan geçirerek keşfetti.
Ünlü İngiliz bilim insanı o sırada 23 yaşındaydı. O dönemde Avrupa’yı kasıp kavuran veba nedeniyle Cambridge Üniversitesi kapatılmış ve Newton bir yıldan fazla evinde kalmak zorunda kalmıştı. Bu süreçte Newton, ünlü spektrum deneylerini yaptı. Karantina sıkıntısını gidermek için, karanlık odasının perdelerine delikler açarak prizma aracılığıyla geçen ışığın etkilerini inceledi.
Işık, doğal gökkuşağında bulunan aynı renk sıralamasına ayrıldı.
Bu spektrumda sonsuz sayıda renk bulmasına rağmen Newton, bilinen yedi gezegen ve diyatonik dizideki yedi müzik notasına benzer şekilde sadece yedi ana renk olduğunu göstermek istedi. Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve moru tanımladı. Bu, Aristoteles’in siyah ve beyazın karışımı olarak gördüğü yedi renk sınıfıyla da uyumluydu.
Newton, ikinci bir prizma kullanarak spektrumda her rengin tek bir dalga boyundan oluştuğunu, yani başka renklere ayrılamayan monokromatik bir yapıya sahip olduğunu gösterdi.
Newton’un deneyleri, ışığın farklı renkleri oluşturmak için birleştirilebileceğini gösterdi. Örneğin, mavi ve sarı ışığın birleşmesi, prizma spektrumunda görülen saf yeşile çok benzeyen bir yeşil ışık üretir. (Modern teknikler ise bu yeşillerin aslında iki farklı renk olduğunu gösterir. Bu tür renk çiftlerine “metamer” denir çünkü farklı dalga boylarına sahip olmalarına rağmen aynı gibi görünürler.)
İki prizma kullanan Newton, bazı renk kombinasyonlarının renkli ışık yerine saf beyaz ürettiğini keşfetti. Bu renk çiftleri karıştığında birbirlerini tamamlar. Bu tür çiftlere tamamlayıcı renkler denir. Örneğin, mor ve sarı ışık birleştiğinde beyaz oluşur.
Newton’un keşfettiği gibi, güneş ışığı prizmadan geçirildiğinde görülebilen 7 ana renkten oluşur: kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve mor. Bu karışıma beyaz ışık denir. Beyaz ışık beyaz bir nesneye çarptığında, hiçbir rengi emmediği ve tüm renkleri eşit şekilde yansıttığı için bize beyaz görünür. Renkli bir nesneye çarptığında ise bu renk yansır. Siyah bir nesne tüm renkleri eşit şekilde emer ve hiçbirini yansıtmaz, bu nedenle siyah görünür. Sanatçılar siyahı bir renk olarak kabul ederken, bilim insanları siyahı tüm renklerin yokluğu olarak tanımlar.
Geleneksel renk teorisinde (boya ve pigmentlerde kullanılır), ana renkler diğer renklerin herhangi bir kombinasyonuyla elde edilemeyen 3 pigment rengidir. Bu ana renkler kırmızı, sarı ve mavidir. Diğer tüm renkler bu 3 tondan türetilir.
İkincil renkler — turuncu, yeşil ve mor — ana renklerin karışımıyla elde edilir. Bir ana renk ile bir ikincil rengin karışımı ise üçüncül renkleri oluşturur.
Renk ile çalışırken, özellikle tasarım ve baskıda iki yöntem ayırt edilir: eklemeli ve çıkarıcı. Monitör, ekran veya televizyon gibi dijital ortamlarda renkler kırmızı, yeşil ve mavi (RGB) ışıkla oluşturulur. Basılı medya, baskılar veya nesneler için boya ve boyalar ise camgöbeği, macenta ve sarı (CMY) ile oluşturulur. RGB ile çalışmaya eklemeli kullanım, CMY ile çalışmaya ise çıkarıcı kullanım denir.
Eklemeli renkler, iki veya daha fazla renkli ışık kaynağının birleştirilmesiyle oluşturulur. RGB renk sistemi eklemeli renge bir örnektir, çünkü kırmızı, yeşil ve mavi ana renkleri çeşitli derecelerde birleştirerek birçok farklı renk oluşturur. Üçü de maksimum derecede birleştirildiğinde saf beyaz oluşur. Minimum derecede birleştirildiğinde ise siyah oluşur.
Öte yandan çıkarıcı renkler, bazı ışık dalga boylarını tamamen veya kısmen emerek (çıkartarak) ve diğerlerini yansıtarak oluşur. Çıkarıcı renkler beyazla başlar. Beyaz ışığa, örneğin mürekkep gibi filtreler eklediğinizde, bu beyaz ışık renk görünümü kazanır. CMYK renk sistemi çıkarıcı renge bir örnektir, çünkü fotoğraflar, dergiler ve tüm basılı materyaller ışığı yansıtmak ve emmek için çıkarıcı renkleri kullanır.
Tasarım ve baskıda renklerin farklı kullanımları hakkında daha fazla bilgi için Renk Alanları makalemizi okuyun.
Pantone renk sistemi ve ötesinde renk teorisi ve yönetimi hakkında bilgi sahibi olmanıza yardımcı olacak daha fazla rehber ve kaynağı keşfedin.